11 Aralık 2007 Salı

Grafiti - Bir Dışavurum Şekli


>>Click here for the ENGLISH translation.<<

Bu video okulda, "Kültür ve Sanat Eserlerinin Belgelenmesi" isimli dersim için hazırladığım, grafiti hakkında deneysel bir belgesel.

Başlangıçta, grafiti artistlerinin konu üzerindeki düşüncelerini, varsa; politik, siyasi ya da toplumsal mesaj ve kaygılarını incelemeyi hedeflesem de, sonuç itibari ile sadece biyografik hikayelerden oluşan sıcak bir film ortaya çıktı.

Canlandırma amaçlı ve ek görüntü olarak kullanmak üzere, internetten araştırdığım bir takım hazır yapılmış materyallerden de yararlandım.

On iki buçuk dakikalık bu deneyseli umarım zevkle izlersiniz. Video İngilizce alt yazılıdır ve bu lisan odaklı hazırlanmıştır. Tek yerdeki kısa İngilizce konuşmaların olduğu bölüme ileride Türkçe alt yazı eklemeyi planlıyorum.


Video Bağlantıları
:
Google Video




7 Temmuz 2007 Cumartesi

Oturarak izlemek istemek

Kapkara perdenin arkasından gelen temmuz sabahı 7'sinin ışığı odamı azıcık aydınlatıyor. Esas görüş izni veren kaynaklar, yaklaşık 50 dakika filan önce yatağımın ucuna taşıdığım televizyon ve olduğu yerde duran bilgisayar monitörüm.

Aklıma geldi de; bazen bir filmi en rahat, en lüks, en sorunsuz, en "siz" pozisyonda izleyebilme şansınız/hakkınız/fırsatınız olsa bile, oturup adam gibi koltuğunuzda (tabi burda koltuk türü çok önemli) izlemeyi tercih ederiz.

İşte, ben de şu an tercih ediyorum da; siz de ediyor ya da hiç ettiyseniz belki birlikte tartışırız diye yazıyorum zaten. Fakat ilk önce durumu biraz açıklamam gerek;

Bazı filmlerde oluyor bu! Bunları yazmak yerine izlemeyi planladığım film de bunlardan biri. Daha önce de bir çok farklı filmde, bir çok defa oldu fakat bugün diğerlerine nazaran daha bir yorgunum o yüzden böyle değerlendiriyorum. Gene, bu filme tam hazırlanmış tüm kablolarımı, bilgisayar ile iletişim araçlarımı, her türlü kumandalarımı, kulaklığımı, sigara, çakmak ve kül tablalarımdan birini, seçtiğim "abur cubur" mahiyetindeki likit ve katı maddeleri, hatta koltuk yastığımı dahi yanıma alarak uzandıktan sonra, tam izlemeye başlayacak iken içimde feci bir "oturarak izleme" ve filmdeki o bayanın, o anki hallerine yoğun bir saygı duyma isteği oluştu. Bayan, oyuncu, konu filan hakkında bir şeyler bildiğimden değil; "Bakayım ne izleyeceğim" diye, programın (Media Player Classic) zaman haritasında kare kare dolaşırken oluşan hisler bunlar.

Fakat hangi film ve hangi bayan olduğunu ve/veya bayana ya da diğer oyunculara ait, dünyevi özelliklerini söylemeyeceğim. Zaten ağzımdan kaçırmamak için, kendim uyguladığım ve sadece kendime uygulanabilir çeşitli yöntemlerle, isimleri kendime unutturacağım. Sadece görüntüleri kalacak aklımda. Eğer ileride tekrar hatırlamak istersem de ne yapacağımı biliyorum ve bu yüzden bunu yapmak bana bir rahatsızlık vermiyor.

Neyse, sonuçta kalktım koltuğuma ve bilgisayar başına, yani televizyonun eski pozisyonunun olduğu yere daha yakın bir yere oturdum. Fakat TV arkada kaldı ve buraya oturduğumdan beri o kadar zaman geçtiki kalkıp TV'yi taşımaya ve buraya getirmeye üşeniyorum -ki ben haklı bir keyif pezevengi olarak artık, bu koltuğa yaz kış demeden ve oturmadan önce, kalın yorganımı koymaya başladım ve alışkanlık yaptı. Bu yüzden onu da tekrar buraya getirmem lazım ve bunların hepsi enerji istiyor.

Yaklaştıkça ısısı daha çok hissedilen "seçimler" var aklımda, o yüzden bu yukarıda bahsettiklerime yetiştirecek enerjim kalmıyor. Düşünün, düşünmek bile gözardı edilmeyecek kadar kalori yakıyor. Bugün toplamda altı hamburger yedim -ki bunun üzerine çeşitli segmentlerde konuşmak gerek- gene de yetmiyor enerji. Fakat bu bahsettiğim bayana da saygı duymak istiyorum... Yani açıkçası ne yapacağımı bilemedim. Deminden beri iki üç kez "Keşke hiç taşımasaydım" dedim içimden fakat, pişman değilim taşıdığıma, hayır. Sadece korkuyorum; eğer oturduğumda da bu sefer yatağa geçmek ister miyim diye, çünkü biliyorum; eğer o televizyonu tekrar taşırsam -2 hamburgere inmiş olacağım ve vücudum dinlenmek isteyecek. Ayrıca bu yorgunluğun sağladığı bir de "eski köye yeni âdet" uyuma riski var. Dolayısıyla saygı duyacaksam bunu da hesap etmeliyim.

Aslında, yattığım yerden kalkma isteğini doğuran etkenler arasında saygıyla beraber; filmin çeşitli yerlerinde üçgen biçimde bacak bacak üstüne atma isteğimin ve oturarak izlediğimdeki görüş açısı ve mesafesinin de etkili olduğunu düşünüyorum. Çünkü yattığım yerde perspektifim kayacak.

Sonunda sanırım televizyonu şu an olduğu yerden bu yana çevirip, koltuğu da ona döndüreceğim... Evet iyi fikir aslında.

24 Şubat 2007 Cumartesi

Arun Gopan ile Kuantum Fiziği

Sinemalara gelip, DVD'ye de basıldıktan sonra "What The Bleep Do We (K)now!?"u ("Biz Ne Biliyoruz Ki?"yi) izlemeyen kalmadı heralde?!

Belgesel, sinema ve animasyon tekniklerini birleştirip farkı ve alışılagelmişin dışında bir sunum çıkaran whatthebleep.com
sahipleri (William Arntz, Betsy Chasse, Mark Vicente) şu anda bu başarının meyvelerini yiyorlar ve çok ikinci filmi
çıkardılar bile.

Bir çok has düşünür, bilim adamı ve kadının bir araya gelerek fikirlerini bizlerle paylaştığı bu filmd serilerinde oldukça canlı karakterler var. Her biri birbirinden özgün tavırlarla, adeta bir oyuncu gibi düşüncelerini aktaran bu insanların arasından elbetteki seçim yapmak mümkün değil, fakat nedense Amit Goswami gözüme en çok çarpanları oldu ve kendimi en sıcak, ona karşı hissettim sanırım. Telaffuzu, mimikleri, seçtiği kelime ve kurduğu cümleler, bunun başlıca nedenleri olsa gerek.

İşte, elime çok konuşulan birinci filmin DVD'si geçip izlememin ve kendisiyle tanışmamın ardından, nasıl bu kadar rahat, tasasız ve kendinden emin konuştuğunu irdelemeye çalıştım. Ekranın karşısında telaffuz taklitlerini yaparken de kendimi video çekerken buldum ve "Evet, neden bir taklit yapmayayım ki?" dedim.

Ancak tabi ismini ve birebir konuştuklarının aynısını söylemek olmazdı. Bir karakter yaratmam, biraz daha egzajere etmem ve içine biraz mizah katmam gerekiyordu. Ben de onun anlattıklarından anladığım kadarını, zarar vermeden, çarpıtarak kendimce bir yorum getirdim. Sonucunda ortaya "Arun Gopan" (Hintçe "Güneş" ve "Korumak" anlamına gelen kelimeleri birleştirdim fakat, sonra bir baktım; cidden böyle bir isim ve bu isimde bir şarkıcı dahi varmış) karakteri çıktı.

Video İngilizce, ancak Türkçe altyazılı. Sonunda da gene İngilizce bir not var. Umarım beğenir ve seversiniz

Neşeli seyirler...